SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

ZEKAT BAHSİ

<< 1603 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ السَّرِيِّ النَّاقِطُ حَدَّثَنَا بِشْرُ بْنُ مَنْصُورٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ إِسْحَقَ عَنْ الزُّهْرِيِّ عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيِّبِ عَنْ عَتَّابِ بْنِ أَسِيدٍ قَالَ أَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَنْ يُخْرَصَ الْعِنَبُ كَمَا يُخْرَصُ النَّخْلُ وَتُؤْخَذُ زَكَاتُهُ زَبِيبًا كَمَا تُؤْخَذُ زَكَاةُ النَّخْلِ تَمْرًا

 

Attâb b. Esîc'den; demiştir ki: Resûlullah (s.a.v.) ağaçtaki hurma tahmin edildiği gibi asmadaki üzümün de tahmin edilmesini ve ağaçtaki hurmanın zekâtı kuru hurma olarak alındığı gibi üzümün zekâtının da kuru üzüm olarak alınmasını emretti.

 

 

İzah:

Tirmizî, zekât; Nesaî, zekât; İbn Mâce, zekât, Darekutnî, es-Sünen, II, 132.

 

Hars: ağaçtaki yaş hurma ile asmadaki üzümden ne kadar kuru hurma ile kuru üzüm çıkacağını tahminen tesbit etmektir. Bunun hikmeti şudur: Zekâta müstehak olanların hurma ve üzüm gibi zekâta tâbi meyvelerde bir zekât hakları söz konusudur. Bunun için meyveler toplanmcaya kadar sahiplerinin onlardan yararlanmamaları gerekir. Oysaki onlardan yararlanmaktan men edilmeleri hâlinde zarara uğrarlar. Hem zekât müstehaklarının hem de meyve sahiplerinin zarar et­memeleri için hurma ve üzüm olgunlaşmaya yüz tutunca devlet, bu işten anlayan zekât memurunu göndererek hurma ağaçları ile asmalardan ne kadar kuru hurma ile kuru üzüm çıkacağım takdir eder. Bu tesbitin yapıl-masıyle meyve sahipleri, meyvelerden istedikleri gibi yararlanabilirler. Da­ha sonra meyveler devşirilince memurun o takdirine göre zekâtları, kuru hurma ve kuru üzüm olarak verilir.

 

Bu hadis harsın meşru olduğuna delâlet etmektedir. Âlimlerin çoğu­nun görüşü de budur. Mâverdî der ki: "Harsın meşru oluşuna delil, kavli ve fiîli sünnettir. Attâb'ın hadisi kavlî, Buhârî'nin hadisi de fiilîdir. Aynı zamanda Resûlullah (s.a.v.)'ın hars memurları vardı."

 

Attâb'ın hadisinden maksat, bu (1603 no'lu) hadistir. Buhârî'nin ha­disi ise şudur: "Ebû Hamid es-Sâidî'den rivayet edildiğine göre şöyle de­miştir:

 

Resûlullah (s.a.v.) ile beraber Tebûk gazvesine katıldık. Resûlullah (s.a.v.) Kura vadisine gelip de bir kadım bahçesinde görünce ashabına: "tahmin edin" dedi. Resülullah (s.a.v.)'da on veskin takdirini yaptı."

 

Harsın hüküm ve hangi meyveler için meşru kılındığı hakkında ihtilâf edilmiştir:

 

a. Mâlik'e göre hars sadece üzüm ve hurmada vâcibtir. Diğer meyve­lerde hars yoktur. Şureyh, Ebû Cafer ve bazı zahirîlerin de görüşü budur. Delilleri, hars ile ilgili bu ve bundan sonraki hadislerdir. Resülullah (s.a.v.)'in söz konusu hadislerdeki emrinin vücûb ifâde ettiğini söylemişlerdir.

 

b. Şafiî ve Hanbelîlere göre hars, sadece üzüm ve hurmada vardır. Hükmü sünnettir. Bunlar da aynı delilleri ileri sürmüşlerdir. Söz konusu emri, sünnete hamletmişlerdir.

 

c. Ebû Hanîfe ve arkadaşlarına göre hars caiz değildir. Delilleri şun­lardır:

 

1. Hars zan ve tahminden ibarettir.

 

2. Tahâvî'nin rivayet ettiğine göre Câbir (r.a.) şöyle demiştir: "Resülullah (s.a.v.) harstan nehyetti."

 

3. Harsın meşru oluşu ile ilgili bu ve bundan sonraki babta vârid olan hadisler, faiz haram kılınmadan önceki zamana aittirler. Sonra neshedilmişlerdir.

 

Harsın meşru oluşunu söyleyen âlimler ise, bunlara şöyle cevab ver­mişler:

 

Hars Resülullah (s.a.v.)'ın hayatı boyunca devam etmiştir. Hz. Ebû Bekir (r.a.) ile Hz. Ömer'in uygulamaları bunun apaçık bir delilidir.

 

Hattâbî, "Ashâb-ı Kiramın hepsi harsı caiz görmüşlerdir. Uygulama­ları da buna göredir. Onlardan buna muhalefet eden bir kimsenin olduğu duyulmamıştır" demiştir.

 

Hadisteki "zekâtları kuru hurma ve kuru üzüm olarak alınır" ifâde­sinden anlaşıldığına göre hurma ve üzümün zekâtı kurutulduktan sonra verilir. Bunlardan kurutulmaya elverişli olmayanlarına gelince Ebû Hanife'ye göre miktarı ne olursa olsun, diğer meyveler gibi zekâtı yaş veya kıymet olarak verilir.

 

Ebû Yûsuf ile Muhammed'e göre bunlar zekâta tâbi değildir. Çünkü kendiliğinden bir yıl kalamayan meyvelerde onlara göre zekât yoktur.[bk.1596 no'lu hadisin açıklaması.]

 

Mâlikîlere göre ise kurutulmaya elverişli olmayan hurma ve üzüm, satılırsa, zekâtı bedelinden verilir. Satılmazsa olgunlaştığı günkü kıymeti­ne göre verilir. Meyve olarak verilemez.

 

Şafiî ve Hanbelîlere göre kurutulmaya elverişli olmayan hurma ve üzüm de zekâta tâbidir. Zekât memuru zekâtını o meyveden alıp müstehaklanna verebildiği gibi meyveyi satıp bedelini de verebilir.

 

Ebû Davud'un bir sonraki hadiste belirttiği gibi;

 

Sâid b. el-Müseyyeb, Attâb'a yetişmediği için bu (ve bir sonraki) ha­disin senedinde inkıta' vardır. el-Münzirî, "Senedin inkitâı açıktır. Zira Saîd, Ömer (r.a.)'in hilâfetinde doğmuştur. Attâb da Ebu Bekir (r.a.)'in vefat ettiği gün vefat etmiştir" der.